12 Eylül 2010 Pazar

FIBA 2010 Notlari

Turnuvanin basinda 2009 yilinda Polonya'da gordugumuz takimin savasciligini gorecegimizden emindik ama devamlilik problemimiz vardi o turnuvada. Nitekim 2009 'da ilk 5 maci kazanip bir ust tura cikmis ama diger maclarin hepsini kaybedip en son Rusya'ya da yenilip 8. olmustuk. Tanjevic yogun elestiri altindaydi "Oyuncularimiz yogun mac trafigi temposunu kaldiramadi ve yorgun dustuk" demecleri vermisti. Bu turnuva oncesi akla gelen bir diger organizasyon 2001 yilinda evimizde oynadigimiz ve finalde Sirbistan'a kaybettigimiz turnuvaydi. Butun bunlari dusununce hic de kolay olmayan bu turnuvaya gecmisten dersler cikarmayi basarabilirsek rahatlikla finale cikabilcegimizi dusunerek basladik.

Tanjevic'in Polonyo'da turnuva ilerledikce yorulduk gozleminden cikardigi ders daha fazla rotasyon ve surekli savasan diri bir takim olabilmek adina 12 kisinin en az 10 kisisine esit zaman ayirmak olmus ve bunu da ders niteliginde uyguladi tum turnuva boyunca. Bir de Polonya'da takim surekli Hidayet ustunden oynuyor Hidayet 'e sayi attirmak onu devrede tutmak adina inanilmaz hucumlari heba ediyorduk Tanjevic bu yanlisindan da bu turnuvada donmus. Hidayet'e kritik anlarda devreye aliyor ama macin genelinde Hidayet'i arkadaslarini oynatmaya yonelik kullaniyordu. Bu hem Hidayet'in kritik anlarda topu diri ve dinlenmis bir sekilde almasina ve kullanmasina hem de diger oyuncularin surekli sorumluluk almalarina imkan sagliyordu.

Basketbol Federasyonu da dersler cikarmis ki o turnuvada yine Mehmet Okur sorunu cikmisti Milli Takim'a gelsin gelmesin problemleri ve Hidayet'in berbat bir performansi vardi . Bu turnuvada da Federasyon bu konuda basarili bir sinav verdi. Takimi tartismalarin icine sokmadi hatta hatta hastaligina ragmen Tanjevic'in arkasinda durmalari son derece basarili oldu. Tersi bir durumda en cok elestirlecek olan da Federasyon olacakti hic suphesiz.

Hidayet takim kaptanligini ilk defa cok iyi yapti. Hem sorumluluk aldi gerektiginde hem de takimi cok iyi oynatti. Turnuva baslarken kafamda Raptors'a rekor transfer ucretiyle transfer olup sonra cok kotu bir sezon geciren Hidayet'le ilgili bir cok soru isareti vardi. Onu cok elestirmeme ragmen hakkini vermek gerek muhtesem bir turnuva gecirdi ve sanirim beni ve bircok kisiyi utandirdi Hido...

Tum takim inanilmaz oynadi muhtesem bir ekip ruhu gosterdi herkes savasti yardimci oldu birbirlerine inanilmaz destek oldular ve inanarak bu gune geldiler.

Bu yukaridakiler Iceberg'in gorunen yuzu ama bence Dunya Basketbol Sampiyonasi'nda bu basarida emegi gecen unuttugumuz niceleri var. Vefa Istanbul'da bir semt deyip gecemeyiz. Bu ulkeye basketbolu sevdiren Efes Pilsen var en basta. Petar Naumoski'nin liderliginde sadece ilk 5 cikarabilen ve olursa bir 6. adam kenardan gelip ancak 3-5 dk sure alabilirken bile Avrupa finalleri oynayan bir takimla basladi bu seruven ... Avrupa'ya bizi tasiyan basketbolun bu ulkede futbolun yaninda kitlelere hitab edilebilecegini gosteren Efes Pilsen digerlerinin onunu acti... Ardindan Ulkerspor geldi. Onlar da Efes Pilsen'in actigi yoldan ilerleyip Turk basketbolune inanilmaz degerler kattilar yetenekler yetistirdiler. Sonra klup takimlarimiz uyandi ... Sponsorlarimiz uyandi...

Bir de perde arkasindakiler var aslinda saha da olmayip bu sporu sevdiren... Murat Murathanoglu hala devam ediyor ve gercekten takdire sayan bir efor sarfettiler. Insanoglu balik hafizalidir benim asil takildigim Ismet Badem neden yoktur bu Dunya Sampiyonasinda NTV neden onu yayina cikarmaz. Ismet Badem'in Turk basketboluna kattigi ivmeyi gormemek icin kor olmak gerek . Onun da bu takimin buralara gelmesinde cok emegi var ve ona cok buyuk bir ayip edilmistir.

Bu ulkede yazin okul bahceleri otopark yapilip basket potalari alti genclerimizle degil arabalarla doluyken bu basarinin gelmesinde bu saydiklarimizin hepsinin rolu var.
Finali alsak da almasak canlari sagolsun... bu nesile bir dunya sampiyonasi yakisirdi ve bunu basardilar tarihe altin harflerle gectiler. Darisi yeni nesillerin basina...

2 Mart 2010 Salı

nothing is more difficult, and therefore more precious, than to be able to decide...

Napoleon said "Nothing is more difficult, and therefore more precious, than to be able to decide...". Isn't it the real challenge all of us is facing one day or another or sometimes every other day? To decide what to do...

Recently I finished reading "The Outliers", a book which I really enjoyed reading even though I didn't wanna believe in the facts presented there. Malcolm Gladwell was basically saying that to become an outlier one needs two things:
-Legacy and chance
-10 000 Hrs rule
Gladwell talks about the legacy and "10,000-Hour Rule" as the factors that contribute to high levels of success., claiming that the key to success in any field is exercising on a specific topic more than 10,000 hours. He is giving examples of Bill Gates and Beattles to support his hypothesis.
I 've thought about it and I personally have neither the legacy nor I spent 10 000 hrs on a specific topic. Does that mean i could never become an Outlier? Maybe yes, maybe no but my objective is to decide what i do wanna do in my life. That is the challenge I 've been facing and this is the first step... Corporate life gives kinda satisfaction upto a certain point. Being a global player in an industry and contribtung to it is really exiting and motivates but is it the whole point? Not really.
I decided; as of today, I am gone start Blogging on topics i am interested to really start a change in my life... why not the others?